International Journal of Hematology and Oncology
2000, Vol 10, Num 3 Page(s): 130-137
MEME KANSERİNDE PROSTAT SPESİFİK ANTİJENİN İMMÜNHİSTOKİMYASAL ANALİZİ VE KLİNİK PARAMETRELERLE İLİŞKİSİ
CELALETTİN CAMCI1, SEMRA PAYDAŞ1, SUZAN ZORLUDEMİR1, BURHAN HAZAR1, BERKSOY ŞAHİN1
Gaziantep University Medical Faculty Department of Oncology, Gaziantep
Keywords: meme kanseri, immünhistokimya, prognoz, psa
Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir ve tedavisinde belirgin başarılar elde edilmiş olmasına rağmen kanser nedeniyle ölümlerin en sık nedenini oluşturmaktadır. Bu çalışmada PSA'nın immünhistokimyasal boyanması ile, yaş, histopatoljik tip, aksiller lenf tutulumu, östrojen reseptör pozitifliği, menapozal durum, evre (TMN sınıflaması) ve tedaviyi içeren çeşitli klinikopatolojik parametrelerle ilişkisini araştırdık. Meme kanseri saptanmış olan 66 hasta bu çalışmaya alındı. Tümör doku örnekleri rutin histopatoljik değerlendirme ve grade'leme için hematoksilen-eozin'le boyandı. Östrojen reseptör analizi için monoklonal anti-human östrojen reseptör kiti (DAKO code#7047; 1:50 dilüsyonda); PSA değerlendirmesi için de PSA (F-6) mouse poliklonal antikor kiti (DAKO cat#A0562; 1:400 dilüsyon) kullanıldı. Boyanma 1+ ile 3+ şeklinde patolog tarafından derecelendirildi. Altmış altı hastanın 41'i premenapozal idi ve ortalama yaş premenapozal gurupta 40.12±5.42 (25-50) ve postmenapozal gurupta 58.36±8.79 (45-85) idi. İnfiltratif duktal karsinoma 55 hastada (%64'ü premenapozal), östrojen reseptör pozitifliği 33 hastada saptandı (%64'ü premenapozal). TNM evrelemesine göre hastaların dağılımı şu şekilde idi: Onbir hasta evre 1, otuzdört hasta evre2, onyedi hasta evre 3 ve dört hasta evre 4. Otuzaltı hastada aksiller lenf nodu tutulumu vardı ve bunların 18'inde tutulum 3 ve daha fazla lenf bezi şeklinde idi. Grade I tümör 7 olguda (3 premenapozal), grade II tümör 42 olguda (24 premenapozal) ve grade III tümör 17 olguda saptandı (modifiye Bloom-Richardson sınıflamasına göre). Tümörün grade'i ile PSA boyanması arasındaki negatif korelasyon hariç (p=0.005, r= -0.4551) diğer parametreler arasında ilişki saptanmadı. Ayrıca relaps bölgeleri ve relapssız yaşam oranları ile PSA boyanması arasında da ilişki saptanmadı. Tartışma: PSA pozitifliği sadece prostat değil meme, akciğer ve uterus kanserlerinde de saptanabilmektedir. Ön çalışmalar PSA pozitifliği olan meme kanserlerinde negatif olanlara göre prognozun daha iyi olabileceğini düşündürmekle birlikte sonraki çalışmalarda bu durum gösterilememiştir. Aksine ikincil Tamoksifen tedavisine cevapsızlıkla birlikteliği olduğuna dair veriler bildirilmiştir. Bizim sonuçlarımız ışığında, meme kanserinde PSA'nın prognostik bir parametre olarak kullanılamayacağını düşünmekteyiz.
CELALETTİN CAMCI1, SEMRA PAYDAŞ1, SUZAN ZORLUDEMİR1, BURHAN HAZAR1, BERKSOY ŞAHİN1
Gaziantep University Medical Faculty Department of Oncology, Gaziantep
Keywords: meme kanseri, immünhistokimya, prognoz, psa
Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir ve tedavisinde belirgin başarılar elde edilmiş olmasına rağmen kanser nedeniyle ölümlerin en sık nedenini oluşturmaktadır. Bu çalışmada PSA'nın immünhistokimyasal boyanması ile, yaş, histopatoljik tip, aksiller lenf tutulumu, östrojen reseptör pozitifliği, menapozal durum, evre (TMN sınıflaması) ve tedaviyi içeren çeşitli klinikopatolojik parametrelerle ilişkisini araştırdık. Meme kanseri saptanmış olan 66 hasta bu çalışmaya alındı. Tümör doku örnekleri rutin histopatoljik değerlendirme ve grade'leme için hematoksilen-eozin'le boyandı. Östrojen reseptör analizi için monoklonal anti-human östrojen reseptör kiti (DAKO code#7047; 1:50 dilüsyonda); PSA değerlendirmesi için de PSA (F-6) mouse poliklonal antikor kiti (DAKO cat#A0562; 1:400 dilüsyon) kullanıldı. Boyanma 1+ ile 3+ şeklinde patolog tarafından derecelendirildi. Altmış altı hastanın 41'i premenapozal idi ve ortalama yaş premenapozal gurupta 40.12±5.42 (25-50) ve postmenapozal gurupta 58.36±8.79 (45-85) idi. İnfiltratif duktal karsinoma 55 hastada (%64'ü premenapozal), östrojen reseptör pozitifliği 33 hastada saptandı (%64'ü premenapozal). TNM evrelemesine göre hastaların dağılımı şu şekilde idi: Onbir hasta evre 1, otuzdört hasta evre2, onyedi hasta evre 3 ve dört hasta evre 4. Otuzaltı hastada aksiller lenf nodu tutulumu vardı ve bunların 18'inde tutulum 3 ve daha fazla lenf bezi şeklinde idi. Grade I tümör 7 olguda (3 premenapozal), grade II tümör 42 olguda (24 premenapozal) ve grade III tümör 17 olguda saptandı (modifiye Bloom-Richardson sınıflamasına göre). Tümörün grade'i ile PSA boyanması arasındaki negatif korelasyon hariç (p=0.005, r= -0.4551) diğer parametreler arasında ilişki saptanmadı. Ayrıca relaps bölgeleri ve relapssız yaşam oranları ile PSA boyanması arasında da ilişki saptanmadı. Tartışma: PSA pozitifliği sadece prostat değil meme, akciğer ve uterus kanserlerinde de saptanabilmektedir. Ön çalışmalar PSA pozitifliği olan meme kanserlerinde negatif olanlara göre prognozun daha iyi olabileceğini düşündürmekle birlikte sonraki çalışmalarda bu durum gösterilememiştir. Aksine ikincil Tamoksifen tedavisine cevapsızlıkla birlikteliği olduğuna dair veriler bildirilmiştir. Bizim sonuçlarımız ışığında, meme kanserinde PSA'nın prognostik bir parametre olarak kullanılamayacağını düşünmekteyiz.